Gök kuşağında Kaybolan Mutluluk

Gök kuşağında Kaybolan Mutluluk

Uyandığımda annem başucumdaydı ve müjdeli bir haberi olduğunu söyledi. İçim kıpır kıpırdı, ama bir yandan da annemin beni yataktan çıkarmak için bir bahane uydurduğunu düşündüm, çünkü bugün okula gitmem gerekiyordu. Öğretmenlerimi seviyorum, derslerim de iyi, ama sabahları erken uyanmakdan hoşlanmıyorum. Belki de geceleri geç uyuduğum içindir.

Yataktan kalkıp pencereyi açtım, usulca esen rüzgarı hissettim ve derin bir nefes aldım. Limon ağacının dallarındaki minik su damlacıklarını gördüm. Demek ki sabah biraz yağmur yağmış, doğanın tazeliği her yeri sarhoş etmişti.

Ağabey beni kaldırmak için seslendi: "Nereye daldın yine? Hadi gel kahvaltı yapacağız."

Sofraya oturduk ve beraber kahvaltı yapıyorduk. Bu sırada annemin sürprizini düşünüyordum. Sabahın seher vaktinde ne tür bir sürpriz olabilirdi ki?

Saat 8'e 20 kala fark ettim ki hemen yerimden fırlayıp okul formamı giyip çıkmamız gerekiyordu. İşte beklediğim an gelmişti. Annemin sürprizi için çok meraklanmıştım.

Annem kapıyı açtı ve gökyüzünü işaret etti. Ağabeyle annemin gösterdiği yöne döndük. Sanki dünyanın bir ucundan diğer ucuna uzanan, renkleriyle farklı duygular yaratan gökyüzünde bir gök kuşağı belirdi.

Gözlerim kocaman açılmıştı; şaşkınlıkla bakıyordum. Neden mi bu kadar şaşırdım? Çünkü ilk defa bir gök kuşağı görmüştüm. Defalarca fotoğrafını çektim, çok mutlu olmuştum. Adeta gökyüzünü süslüyordu...

Yavaş yavaş renklerinin solduğunu görünce yüzümdeki tebessüm aniden yok oldu. Galiba gökkuşağı artık gidiyordu.

Annem teselli etti: "Üzülme, bir daha seni görmeye gelecek."

Neredeyse ağlayacaktım. İlk defa böyle bir güzelliğe şahit olmuştum ki servisimin korna sesiyle anneme sarıldım ve ağabey ile aşağı indik. Okula gidene kadar gök kuşağının nasıl oluştuğunu kendime sorup durdum.

Neyse ki artık soruma bir cevap bulabilecektim. Servis durdu, hızla okula koşup öğretmenimi buldum, nefes nefese kalmıştım.

Öğretmenim her zamanki gibi yüzünde tebessümle etrafa neşe saçıyordu. Ama şu anda benim için nafile, meraktan dolayı başka bir şey düşünemiyordum.

Söze başladığım gibi öğretmenim soru soracağımı anlayıp sözümü kesti ve bana kendim araştırıp bulmamın daha faydalı olacağını söyledi.

Biraz moralim düşmüştü, ama yine de ona hak vermiştim. Araştırma odasına koştum ve bilgisayarda ışık ışınlarının yağmur damlaları ve sis tanecikleri tarafından kırılması, yansıtılması ve dağıtılması ile meydana geldiği yazıyordu.

Gök kuşağının bir daha meydana gelme olasılığı olduğu için sevindim, rahatlamıştım. Dersin başlamasına 5 dakika kalmıştı. Merdivenlerden yukarı çıkarken birden durakladım, kalbimde bir ağrı hissettim. Yürümek için merdivenin kolundan destek aldım. Derin nefes alıp verdim.

Biraz daha iyi olunca devam ettim.

Aniden aklıma bir soru geldi: Sabah gök kuşağının olduğu saat de güneş daha doğmamıştı. Gözlerim açıldı, çok meraklandım. Acaba annemin özel güçlerimi vardı? Acaba bu gök kuşağını annem mi çağırmıştı?

Aklıma takılan bu sorular daha bitmeden arkadaşlarımın ve öğretmenimin ağlayarak yanıma geldiğini gördüm. Umutsuzca bana bakıyorlardı, endişelenmiştim.

Ve öğretmenim annemi kaybettiğimi söyledi. Durakladım, inanmak istemedim, ama mecburdum. Annem sabah gök kuşağında da söylediği gibi her şeyin geri gelebileceğini söylerdi.

Ama annem geri dönemezdi...

Yorumlar